
BOR BİZİM NEYİMİZ OLUR?
İnsanlık tarihi aslında enerjinin tarihidir. Zamanın enerjisini en iyi kullanan ve sahip olan toplumlar içinden güçlü devletler çıkmıştır. Sanayi devrimine kadar güç, hayvan enerjisine ve bunu en iyi kullanan insanlara dayalı devlet yapılanmalarında idi. At gücünü en iyi kullanan Türk Milleti ve etrafındaki at çobanı toplumlar tarihi belirleyen devletler kurdular.
Sanayi devrimi ise kömür ve buna dayalı buhar gücünü kullanan toplumların ileri çıkmasını sağladı. Kömürün en çok bulunduğu Avrupa, bu enerjiyi kullanarak önce buharın gücünü emrine aldı, daha sonra demir ile birleştirerek kendisini dünyaya dikte etti. Kömür sonrası gelen enerji ise petroldü. Petrol bölgelerine sahip çıkan ve bu enerjiyi bulunduğu yerlerden kendi sisteminin emrine sunan Batı, gücünü perçinledi ve bugüne gelindi.
Günümüzde enerji konusunda yeni bir yol ayrımındayız. Aslında kullanılacak enerji belli oldu, elektrik ama bu elektriği neyle ürüteceğimiz ve özellikle enerjiyi yüksek oranda talep eden araçlara nasıl sunacağımız soruları günümüzün konusu.
Araçlarımızın elektrikli olacağı ve bu elektriğin ise bataryalar ile depolanacağı yönünde güçlü bir algı oluşturuldu. Gerçekten arabalarda kullanılması gereken ve geleceğin teknolojisi, temiz enerji denilen bataryalı arabalarda mı? Batarya teknolojisine sahip elektrikli araçların en çok öne çıkarılan faydası temiz olmaları ve gittikçe güçlenen karbon üretmeyen teknoloji olması. Gerçekte olan ise bataryayı üretirken kullanılan teknoloji ile korkunç bir kirlilik ortaya çıkmakta. Bataryalı araçları kullanırken çevreyi kirletmediğimizi kabul etsek bile o bataryayı üretirken ve kullanıldıktan sonra bataryanın kendisinin bizatihi kirlilik kaynağı olması ortadaki en büyük handikap.
Peki biz Batı'nın gazına gelip batarya teknolojisinin peşine mi düşmeliyiz? Çünkü batarya üretmek için gerekli olan lityum ve kobalt madenlerine sahip değiliz ve dışa bağımlığız. Peki bizim için kullanmayı düşüneceğimiz kendimize ait bir maddemiz yok mu? Tabiki var ve bu 'bizim neyimiz olduğunu başlıkta sorduğum' Bor. Bor, Dünya rezervinin % 73 gibi yüksek oranına sahip olduğumuz bir maden. Yalnız yanlış anlaşılmasın bor yanıcı bir madde değil ama sadece bir depo.
Bor neden bir pil ya da depo, onu açıklamaya çalışalım. Bor atomu basit lise kimyası ile anlayabileceğimiz bir şekilde tek başına kararsız bir atom. İki elektron eksiği var. Bu iki elektronu ise iki hidrojen ile tamamlayarak doğada genel olarak Bor hidrür olarak bulunur. İşte Borda doğal olarak bulunan bu iki hidrojeni ticari olarak basit, ucuz ve ölçekli bir şekilde ayrıştırabilirsek daima kullanabileceğimiz temiz bir enerji kaynağına sahip oluruz. Çünkü ayrıştırdığımız hidrojen bugünkü petrol ile çalışan araçlarımızda hiçbir değişikliğe gidilmesine gerek olmadan yanarak enerji oluşturur ve bu yanma sonucunda ortaya sadece su buharı çıkar. Bor üzerine hava tutularak yeniden hidrojen ile dolması ve yeniden ayrıştırılarak uzun süreli bir bataryaya sahip olmamız sağlanır. Peki bu niye yapılmaz? Kim demiş yapılmıyor diye! Abd bu hidrojen üretimini uzay araçlarının ilk kalkışını sağlayan sıvı yakıt tanklarında yıllardır kullanıyor. Ancak bu onların kullanım ihtiyaçları boyutunda ve bu teknolojiyi araçlarımızda kullanmak için küçültmeyi ise onlar hiç düşünmemişler. Çünkü petrol abd’nin kendi kendine yeterli olduğu bir kaynak ve bu kaynağa rakip bir teknoloji ortaya koymak hiç işlerine gelmez.
Peki biz niye bunu yapmıyoruz? Yapmaz olur muyuz! 2003 yılında Bor Enstitüsünü kurma amacımız buydu. Tübitak ile bu konuda çalışmalar yürütülmüştü, hatta bir ara çok da iyi yol almıştık, ama ne olduysa bu iş sürüncemede kaldı ve bir türlü bu teknolojiyi geliştiremedik. Daha sonra ise gerçekten övündüğümüz TOGG ile batının tuttuğu yola girdik ve lityum batarya teknolojisini tercih ettik. Ancak sormadan da edemiyorum: “Sahi Bor bizim neyimiz olur?”.
Toplam Okunma Sayısı : 3299