BAHÇEMİZE NÜKLEER SANTRAL

BAHÇEMİZE NÜKLEER SANTRAL

İlk defa 1946 yılında ABD’de Enrico Fermi tarafından deneysel amaçlarla bir nükleer reaktör geliştirildi ve bu teknoloji ile elektrik üretilebileceği ortaya koyuldu. Nükleer enerji reaktörleri de bildiğimiz kömür ve doğalgaz santralleri gibi suyu ısıtır, ısınan bu suyun buharı ile elektrik üreten büyük türbinlerin pervanelerini çevrilir, bu çevrimden elektrik enerjisi üretilir. Nükleer reaktörlerin küçük odacıklarında, zenginleştirilmiş uranyum çubukları nükleer tepkimeye sokulur, ortaya çıkan ısı büyük miktarda su ile soğutulup, bu suyun buharlaşması ile elektrik üretilir.

 

Enrico Fermi'nin reaktörü sonrasında, ilk elektrik üreten nükleer santral 1951 yılında ABD’de kuruldu, bu santral de deneysel amaçlarla kurulmuştu. Ticari amaçlı nükleer enerji santrali ilk defa 1956 yılında 60 mw gücünde İngiltere'de kuruldu. Günümüzde 3+1 bir evin elektrik alt yapısı ortalama 11 kw üzerine kurulu olduğu düşünüldüğünde 60 mw= 60.000 kw üzerinden büyük bir ihtiyacı karşıladığı görülebilir.

 

Günümüzde nükleer santraller 3 tipe ayrılır. 700 mw ve üzerinde üretim yapan herkesin bildiği büyük ve kompleks yapılar. 20 ila 300 mw güç üreten Smr tipi orta büyüklükte santraller. Ve 5 ile 20 mw gücünde mini santraller.

 

Orta büyüklükte ki bu Smr santralleri 1970 yıllarında şehir ve kasabaların etrafına kurularak bunların elektrik ihtiyacını karşıladılar.

 

1970 sonrasında Avrupa ve Sovyet Rusya’da yüzlerce nükleer reaktör kuruldu. Örneğin bugün Fransa'da 56 nükleer santral halen çalışmakta, 1 tanesi ise inşaa halindedir.

 

Sovyet Rusya çok geniş bir alana yayılmıştı ve bu kadar geniş alana yüksek gerilim telleri ile elektrik götürmek çok sorunlu ve maliyetli olduğu için 1970’lerden sonra daha küçük yapıdaki Smr santrallerini geliştirdiler. 20 ila 300 mw gücündeki bu santraller Sibirya'da ki askeri tesisler ile şehir ve kasabaların uzun süreli enerjisini sağlayabiliyordu.

 

Büyük uçak gemileri ve denizaltıların enerji ihtiyacını uzun süreli karşılamak için 5 ila 20 mw güç üreten mini reaktörler 1970 sonrasında geliştirildi. Ancak bu reaktörler askeri amaçlar için geliştirilmişti. Bu mini reaktörlerin önündeki ticari başarıyı gören özel şirketler de bu alanda reaktör geliştirmeye başladılar.

 

Günümüzde Nano isimli ABD firması, geliştirdiği 2 konteyner büyüklüğündeki reaktörü 72 saatte kurabiliyor ve bu reaktör 20 mw güç üretebiliyor. Daha küçüğünü İngiliz Rolls Royce firması geliştirdi. Tek bir konteyner büyüklüğündeki reaktör 10 mw güç üretebiliyor ve 60 saat içinde kuruluyor.

 

Daha ufağı var mı? Tabiki var. ABD firması Westinghause 5 mw güçünde kompakt bir nükleer santral geliştirdi. Üstelik bu santral, kompakt yapısı sayesinde yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş düşük yoğunluklu uranyum kullanarak daha güvenli hale getirilmiştir.

 

Bitti mi? Tabi ki hayır. Japon Toshiba firması 2007 yılında en küçük nükleer reaktörünü tanıttı, bu reaktör bir apartmanın ya da küçük bir atölyenin ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilecek düzeyde. Evin bahçesinde yada bodruma koyup kullanılacak bir kaç metre büyüklükteki bu reaktörler 200 kw güç üretebiliyor. Hem de bu reaktör uranyum değil sıvı lityum kullanıyor. Ancak Toshiba firması ne ülkesinde ne de dünyadan yatırım ve talep alamadı ve şimdilik projesini askıya aldı.

Ancak teknoloji yarışı bitmedi ve yine Japon Mitsubishi firması ile bir kaç ABD li firma 100 kw lık reaktör üretimi için çalışmakta. Çok yakın zamanda bir evin ya da küçük bir atölyenin uzun süreli elektrik ihtiyacını karşılayacak reaktörler satışa sunulacaktır.

 

Mersin Akkuyu da kurulan nükleer santralin ülkemizin de bu teknolojiyi geliştirmesi için bir adım olmasını diliyorum.

Toplam Okunma Sayısı : 3284