
KRİZ ÇÖZÜMÜNDE HUKUK VE GÜVENLİK POLİTİKALARI
Kriz Çözümünde Hukuk Ve Güvenlik Politikaları
Van Belediye Başkanlığı seçimleri dolayısıyla yaşanan kısa süreli kriz yine seçim hukukunun kendi doğal seyri içerisinde çözüldü. Memnu hakların iadesi ile ilgili yaşanan çelişkili uygulama bir anda sokakların gerilimine ve çatışma ortamına zemin oluşturdu.
Hukuk ile siyaset arasındaki ilişki Türkiye demokrasi tarihinde her zaman zor tartışma alanlarından birisi olmuştur. Siyaset ile hukuk arasındaki ilişkide, birbirinden yalıtılmış, tümüyle bağımsız pozisyon arayışı gerçekçi değildir. Hukukun siyasallaşması ile ilgili tartışma da buradan kaynaklı olarak ele alınmamalıdır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusu ahlaki ve felsefi değerlendirme ile ele alınmalıdır. Ne tümüyle siyasetten ve siyasal sorunlardan bağımsız teknik hukuk tartışması yapılabilir, ne de hukukun müdahalesi olmadan siyasal gerilimler kalıcı olarak sonlandırılabilir.
Hukuk tartışması olarak ele alınabilecek Van belediye başkanlığı seçim süreci yine hukukun kendi iç dinamikleri ekseninde yönetilebildi. Oysa toplumsal gösteriler ve çatışma riski, hukuki süreçlerin yönetimi kadar kolay olmayabilir. Nitekim bir gün içerisinde birçok şehirde birden başlayan ve demokratik hak talebi sınırlarını aşan gösteri ortamları çok daha büyük bir tehlikenin ilk sinyallerini verdi.
Toplumsal gösterilere güvenlik güçlerinin müdahale biçimi bir güvenlik bilimi konusudur. Toplum psikolojisinin dikkatli yönetimi bu açıdan en önemli noktayı teşkil eder. Yanlış müdahaleler olayları geri dönüşü olmayan noktaya sürükleyebileceği gibi çok daha büyük provokasyonlara da zemin oluşturabilir. Belediyeyle ilgili mazbata krizi üzerine KCK adına yapılan açıklamada serhildan ve topyekün eylem çağrısı aslında önümüzdeki günler yaşayabileceğimiz muhtemel gelişmelerin de habercisi sayılabilir.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ifade edilen Irak sınırındaki operasyon hazırlığı dış güvenlik boyutundan öte iç barış açısından da kritik öneme sahip olacak. Suriye sınırında olduğu gibi Irak sınırında da 30 kilometreye yakın derinlikte bir güvenlik alanı oluşturulması iç politikanın temel gündemlerinden birini oluşturacaktır. Eş zamanlı olarak yürütülecek yeni anayasa tartışması ile bu güvenlik stratejisi arasındaki denge Türkiye'nin yarınlarını şekillendirecektir.
Anayasa konusunun bir toplumsal barış projesi ve Türkiye'nin ortak çatısının inşası olarak yönetilebilmesi tarihi bir kazanıma dönüşebilir. Bugüne kadar neredeyse tüm anayasa yapım süreçlerinin darbeler sonrasında askerler eliyle yönetilmiş olması, hem toplumsal hem de siyasal aktörler açısından önemli bir eksikliktir. Cemil Çiçek'in TBMM Başkanı olduğu dönemde parti temsilcilerinden oluşan bir ortak komisyonla başlattığı anayasa yazım çalışması istenen sonucu vermemiş, ciddi bir ilerleme sağlanamamıştır. Siyasetin rüştünü ispat etmesi, toplumun da özgüveninin güçlenmesi açısından anayasa yapım sürecinin siviller eliyle sonuca ulaştırılması sembolik, psikolojik açıdan son derece önemlidir.
Elbette Türkiye'nin sorunlarının tek ve ana sebebi hukuk ya da anayasa değildir. Osmanlı'nın son döneminde sıkça tekrarlanan "yok yasa yap yasa" anlayışı etkin ve verimli bir sorun çözme yöntemi değildir. Bu nedenle anayasa konusuna abartılı bir anlam yüklememekle birlikte, özellikle bölgesel ve küresel gelişmelerin iç siyasette ve toplumsal zeminde oluşturabileceği kırılmalara karşı önemli bir denge işlevi görebilir. Güvenlik hakkı nasıl vazgeçilmez bir hak kategorisi ise özgürlük ve eşitlik duygusunu pekiştirecek bir anayasal hukuk inşası da aidiyet ve birlikte yaşam zeminini güçlendirecektir.
Bazılarının, "ortam anayasa yapımına uygun değil" diyerek sürecin dışında kalma ısrarına rağmen, eleştirel düzeyde de olsa herkesin anayasa yapım sürecine katılımı, ortaya çıkacak metnin içeriği kadar hatta bazen çok daha fazla önem ifade eder. Toplumun ve özellikle sivil demokratik siyaset öznelerinin bu sürece aktif katılımı, yarınlarımızın çok daha güvenli inşa edilmesine büyük katkı sunacaktır. Bir yandan sınır ötesi operasyon devam ederken diğer yandan anayasa konuşulamaz, demek hukuku sadece bir sonuç olarak görmektir. Oysa hukuk önemli bir sonuç ve kalıcı bir statü olduğu kadar, belirleyici bir sebep ve süreç inşasıdır.
Tam da dış güvenlik politikalarının iç kırılma ve yeni fay hatları ortaya çıkarmasına sebebiyet vermemesi için anayasa tartışmasının, ciddi, geçmişteki eksiklerden ders çıkartarak ve küçük parti hesaplarına alet edilmeden yönetilmesi belirleyici öneme sahip olacaktır. Anayasa konusunun sadece mecliste yeterli sayısal çoğunluğun tamamlanması ve bir prosedür konusu olarak ele alınması da doğru değildir.
Toplam Okunma Sayısı : 595