
MACARİSTAN’DA TÜRKÇÜLÜK AKIMI VE GÜNCEL RİSKLER
Bu çalışma, Macaristan’da Türkçülük (Turancılık) akımının tarihsel kökenlerini, gelişim sürecini ve güncel siyasi ve ideolojik yansımalarını incelemektedir. Makalede ayrıca Macaristan’ın Büyük Hun Kurultayı gibi organizasyonlar aracılığıyla Türk dünyasıyla kurduğu kültürel bağlar, Türk Devletleri Teşkilatı gözlemci üyeliği, Rusya ve Siyonizm etkileri çok boyutlu bir şekilde ele alınmıştır.
Giriş
Macaristan, Orta Avrupa’da yer alıyor olmasına rağmen, tarih boyunca Orta Asya kökenli halklarla bağ kurma çabası göstermiş ve bu bağlamda Türk dünyası ile özdeşleşme gayretine girmiştir. Hunlar, Avarlar ve Macar kabilelerinin Asya'dan Avrupa'ya göçü sırasında taşıdıkları kültürel öğeler, Macar milli hafızasında derin izler bırakmıştır. Bu çalışma, Macar Türkçülüğünü hem tarihsel bir kimlik inşası olarak, hem de jeopolitik bir strateji olarak incelemeyi amaçlamaktadır.
Tarihsel Gelişim ve Kurumsallaşma
19. yüzyılda Arminius Vambery gibi seyyah ve akademisyenler, Macaristan ile Türk dünyası arasında tarihsel ve dilsel bağlar olduğuna dair tezler ortaya koyarak, Turancılık fikrinin temellerini atmışlardır. 1910 yılında kurulan Turan Cemiyeti, Türk, Fin, Japon ve Moğol halkları arasındaki kültürel ve bilimsel bağların kurulmasına yönelik faaliyetlerde bulunmuş, çok sayıda akademik ve halk tabanlı etkinliğe öncülük etmiştir. Hatta Türkoloji çalışmalarının temelleri Macaristan’da atılmış ve en güçlü çalışmalar burada yapılmıştır dersek abartmış olmayız.
Turanizm, 1920 Trianon Antlaşması'ndan sonra kaybedilen topraklara duyulan travmanın da etkisiyle daha fazla ideolojik bir boyut kazanmış; 1930'lu yıllarda ise Nazizm etkisindeki radikal sağ ideolojilerle keskinleşmiştir.
Komünist Dönemde Baskı ve 1989 Sonrası Canlanma
1945 sonrasında Sovyet etkisi altındaki Macaristan'da, Turancılık faşist ideolojilerin kalıntısı olarak damgalanarak bastırılmış, ancak 1989'daki rejim değişikliğiyle yeniden gündeme gelmiştir. Yeni kurulan kültürel dernekler, tarih vakıfları ve akademik kurumlar Türk dünyası ile ilişkileri yeniden gündeme taşımış; Budapeşte gibi bölgelerde çeşitli Türk etkinlikleri organize edilmeye başlanmıştır.
Hun Kurultayı ve Şamanist Vurgu
2008'de başlayan Büyük Hun Kurultayı, Macaristan'daki Türkçülüğün halkla bütünleşen kültürel boyutunu temsil eder. Kurultayların önemli özelliklerinden biri, Şamanik ritüellere ve Gök Tanrı inancına vurgu yaparak, hem Hristiyan hem Müslüman kimliklerin ötesinde bir Türklük kurgusu oluşturmasıdır. Bu vurgu, ortak atalara dönüş fikriyle milliyetçi nostaljiyi beslerken, çağdaş Türk-Macar dayanışmasını da perçinlemek gayretindedir.
Türk Devletleri Teşkilatı ve Avrasya Denge Politikaları
2018 yılında Macaristan’ın Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci üye olması, Avrasya politikalarında yeni bir sayfa açmıştır. Viktor Orbán'ın Doğu'ya Açılım stratejisi, Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya Türk devletleriyle bağları yoğunlaştırmış, Macaristan'ın bu yapı içinde özel bir konum kazanmasını sağlamıştır.
Rusya Faktörü
Tarihsel olarak Turancılığın düşmanı olarak görülen Rusya, günümüzde pragmatik ilişkiler çerçevesinde Türkçülüğü sekteye uğratmayan bir aktör olarak algılanmaktadır. Ancak gelenekselci Türkçüler, Rusya'nın Panslavist politikalarını sürdürdüğünü vurgulayarak Macaristan'ın denge arayışını eleştirir. Son dönemde, Rusya’nın Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türk Cumhuriyetleri üzerindeki etkisini koruma ve genişletme çabaları, Macar Türkçülüğü için stratejik çıkar çatışmalarına yol açmaktadır.
Ukrayna savaşı sonrasında Rusya'nın Orta Asya'daki ekonomik bağımlılığı artırma girişimleri, TDT üzerinde dolaylı bir baskı aracı haline gelmiştir. Özellikle enerji ve tahıl koridorlarında Rusya'nın belirleyici bir aktör haline gelmesi, Türkiye'nin liderlik pozisyonunu zorlamakta, Macaristan gibi gözlemci üyelerin pozisyonunu yeniden değerlendirmeye itmektedir. Macaristan'ın bu dengenin hangi tarafında yer alacağı, Türk dünyasının gelecek vizyonu için kritik öneme sahiptir.
Macar Türkçülüğü ve Siyonizm
Macar Türkçülüğü içinde Siyonizm'e dair algılar, ideolojik ve siyasi söylemlerde "küreselci dayatma" ve "liberal yozlaşma" gibi kavramlarla ifade edilmektedir. Bu noktada George Soros gibi figürler hedef alınmakta; küreselciliğin, Macar halkının öz benliğinden koparıldığı iddia edilmektedir. Ancak son yıllarda, Türkiye ve Türk dünyası aleyhine gelişen uluslararası kampanyalarda özellikle Batı medyasında ve uluslararası finans kurumlarında Siyonist etkilerle şekillendiği iddia edilen pozisyonlar, Macar Türkçülerince dikkatle izlenmektedir.
2023 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından sivil katliamlardan yargılanan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Macaristan'da resmi ziyaretle ve kırmızı halı ile karşılanması, Türkçü kesimlerde çelişkili tepkilere neden olmuştur. Bu karşılamanın, özellikle Gazze'deki sivil katliamlar ve Türk kamuoyunun hassasiyetleriyle çatışan bir diplomatik tavır olması, Macaristan'ın Türk dünyasıyla görünür dayanışmasının samimiyeti konusunda soru işaretlerine yol açmıştır.
Orbán'la Netanyahu arasındaki siyasi yakınlık, Macar Türkçülüğü içinde bir çelişki yaratmaktadır. Bir yanda anti-Siyonist bir halk ideolojisi beslenirken, diğer yanda Siyonist liderlerle siyasi işbirliği sürmektedir. Son dönemde Siyonist lobilerin, Türkiye'nin Afrika ve Asya'da artan diplomatik etkisini sınırlamak üzere AB içindeki müttefikleri aracılığıyla propaganda ve baskı yöntemleri kullandığı iddiaları da, Macaristan'ın bu ittifaklar içindeki pozisyonunu daha da tartışılır hale getirmektedir.
Sonuç
Macaristan’da Türkçülük, tarihi mirasla güncel diplomasiyi buluşturan bir kimlik stratejisidir. Hun Kurultayları ile halk tabanında kökleşmiş bir kültürel hareketin parçası haline gelen bu ideoloji, Türk Devletleri Teşkilatı ile resmileşmiş, Orbán hükümeti tarafından jeopolitik bir kaldıraç olarak kullanılmıştır. Ancak Rusya ile ilişkilerdeki pragmatizm ve Siyonist figürlerle kurulan siyasi ittifaklar, bu ideolojinin içsel tutarlılığını sarsmakta; Macar Türkçülüğü kendi içinde sorgulanan bir yapıya dönüşmektedir.
Toplam Okunma Sayısı : 181