KÜÇÜK ADIMLAR BÜYÜK İŞLER...

KÜÇÜK ADIMLAR BÜYÜK İŞLER...

Savunma sanayii veya bir başka deyişle harp sanayii, bir ülkenin ordusu için gerekli olan taktik, stratejik, savunma ve taarruz amacına yönelik silah sistemlerini tasarlayan, geliştiren ve üreten, özel ve kamuya ait kuruluşlar ve işletmeler topluluğudur.

 

Tarihsel sürecine baktığımızda Osmanlı Devleti’nde ordu teşkilatı içinde 1832 yılından itibaren faaliyetlerini sürdüren Seraskerlik Kurumu, 22 Temmuz 1908 tarihinde “Harbiye Nezareti” adı altında yeniden teşkilatlandırılmış, bir yıl sonra da bu nezarete bağlı olarak “İmalât-ı Harbiye-i Umumiye Müdürlüğü” kurulmuş ve silah sanayiinin tüm teşkilatı bu müdürlüğe bağlanmıştır.

 

İmalât-ı Harbiye Müdürlüğü; Sultan II. Mahmut Döneminde kurulmuş olan Tophane Müşirliğinin devamıdır. Tophane Fabrikaları olarak bilinen devlet işletmeleri, Osmanlı ordularının silah ve mühimmatını üretmektedirler. Tophane-i Amire Fabrikaları, 1909 yılında İmalât-ı Harbiye Müdüriyeti ismini alarak 5.000’e yakın çalışanıyla en büyük üretim tesisleri olma özelliğine sahipti.

 

Osmanlı Devleti’nde kurulan ve İstanbul’da toplanmış olan askerî fabrikalar Balkan Savaşları döneminde Anadolu’ya taşınmak istenmiş, ancak Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile bu düşünce gerçekleştirilememiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan Osmanlı Devleti, imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması gereği, askerî fabrikaların önemli bir bölümünü işlevsiz hale getirmek veya kapatmak zorunda kalmıştır.

 

Harp sanayiinin gerekliliği ve önemi tarihin her döneminde varlığını koruduğu gibi özellikle Millî Mücadele yıllarında daha da fazla hissedilmiştir. Türk ordusunun güçlenmesi ve barışın bir an önce sağlanması, tehditlerin ortadan kaldırılması, ekonomik bakımdan Türk halkına sosyal ve kültürel katkıların sağlanması, bayındırlık ve refah açısından harp sanayii önem arz etmiştir.

 

Cumhuriyet döneminde Türkiye’de savunma sanayiinin gelişimi değerlendirildiğinde belirli kırılma noktalarının olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi 1921 yılında Askerî Fabrikalar Umum Müdürlüğü’nün kuruluşu, ikincisi 1950 yılında askerî fabrikaların Makine Kimya Endüstri Kurumu çatısı altında toplanması, üçüncüsü de Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Türkiye’ye uygulanan ambargo sonrası savunma sanayiinde yaşanan gelişmelerdir. Son olarak da 1985 sonrası Türkiye’de modern savunma sanayiine geçiş çalışmaları ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın kurulması ve 2017 yılında Savunma Sanayii Başkanlığı’na dönüşümüdür. Bu kırılma noktalarından, ambargo ve sonrası meydana gelen gelişmeler Türkiye’de millî harp sanayii gerçeğini ortaya çıkarmış ve bu yolda çalışmaların temelleri atılmıştır.

 

Bugün isimlerini ezberlediğimiz büyük savunma sanayi şirketlerimizin Hikayesi 20 Temmuz 1974 yılında Kıbrıs’a düzenlenen Kıbrıs Barış Harekâtı ile başladı desek yeridir. Aslında geçmişte savunma sanayisinin adımları olduğunu görebiliyoruz fakat sistemli ve çağın gereklerini karşılayan süreç Kıbrıs’ta başladı denilebilir.

 

Makaryosun teşviki Rumların ve Yunanlıların Türkleri katletmeye başlaması ile birlikte 25 Aralık 1963 tarihinden itibaren ABD-Türkiye arasında kriz de başlamıştı.

 

Ardından gelişen olaylar Türklerin Kıbrıs’a askerî harekât düzenlemesiyle Rum-Yunan İttifakının Büyük Yunanistan (Enosis) hayallerinin çöp olması neticesinde Amerikan Başkanı Lyndon B. Johnson etkisine alması ve Amerika Başkanı Johnson’ın Türkiye’nin Ada’ya Müdahalesini engellemek için dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü’ye mektup yazdı. Bunun üzerine İsmet İnönü’de Türkiye’nin haklı olduğunu belirten ve mektubundaki üsluba uygun bir lisanla Johnson’a cevap mektubu yazdı. Türkiye-ABD arasındaki ilk resmi kriz böyle başladı.

 

Kıbrıs’ta olayların başlangıcına kısaca değindikten sonra Kıbrıs konusunu derinlemesine irdelemeden konuya başka bir perspektifle yaklaşacağız.

 

Kıbrıs Barış Harekâtının Amerikan-Türk geriliminin bazı neticeleri oldu. Türkiye’nin harekât sırasında Amerikan silahlarını kullanması, Türkiye’de Haşhaş ekiminin kaldırması ve sözde Türkiye’de Demokrasinin kötüye gitmesi gibi elle tutulur sebeplerin olmadığı çeşitli bahaneler ileri sürülmüş ve Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ye karşı 5 Şubat 1975 Yılında resmi silah ambargosu uygulaması başlattı.

 

Bu kapsamda; Türkiye’de kendini korumak için çeşitli eylemler içinde;

 

· 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe devletinin kurulduğunu açıkladı.

 

· 25 Temmuz 1975’te ABD’ye nota vererek 3 Temmuz 1969’da imzalanan Türkiye-ABD savunma iş birliği anlaşmasını yürürlükten kaldırdı.

 

·  Türkiye’deki bütün ABD üs ve tesisleri TSK’nın kontrolü ve denetimi altına alındı.

 

· ABD bu karşı yaptırımlara dayanamayarak 26 Mart 1976’da üslerle ilgili yeni bir savunma iş birliği anlaşması imzalamak zorunda kaldı.

 

· Bu anlaşmanın yürürlüğü girmesi ise ambargonun kaldırılması şartına bağlandı.

 

Görüldüğü gibi Kıbrıs Harekâtı Türkiye’nin bugünkü güçlü modern savunma sanayisinin gelişmesinde zorunlu sebeplerin ilk göze çarpan nedenlerini oluşturdu. Fakat süreç fazla ilerlemeden Türkiye’nin de karşı önlemler alması ve coğrafi konumunda yaşanılan gelişmeler özellikle Sovyetler Birliği – Amerika geriliminin Amerika’nın bölgesel politikasını yeniden gözden geçirme ihtiyacı doğmasına sebep olmuş ve 26 Eylül 1978’de Jimmy CARTER döneminde ABD ambargosu kaldırılmıştır.

 

Global olarak değerlendirildiğin Silah sanayisinin gelişmesinde en büyük etki 2. dünya savaşı öncesinde oluşan siyasi atmosfer ve aşırı militarist hükümetlere sahip İspanya, Rusya, Almanya, İngiltere, Amerika, Fransa ve Japonya gibi ülkelerin birbiriyle rekabet etmesi sanayi alt yapısını kurmalarında ana unsur olarak savaş endüstrisinin gelişmesine neden oldu. İdeolojik kaygılarla gelişim gösteren devletler (Faşist, Komünist, emperyalist ideolojilerle yayılmacı politikalar) kaynaklarını savaş endüstrisine ayırmaları bir diğer açıyla toplumsal yıkıma da sebep olmuş fakat diğer yönden bu yıkımın ardından günümüzün birleşmiş milletlerde beş daimî üyesi (Fransa, İngiltere, Çin, Amerika ve Rusya) gibi ülkelerin bugünkü 21.Yüzyılın en güçlü silah sanayisi, otomobil sanayisi, Havacılık sanayisinin oluşmasına ve halklarında dünya ticaretinde refah sahibi olmalarında ve dünya markalarını oluşturmuşlardır.

 

2. Dünya savaşının geçmişte kurduğu büyük sanayi markaları savunma sanayisinde ve çeşitli alanlarda günümüze kadar üretimlerine devam etmektedirler. (Mercedes, BMW, Porsche, Rheinmetall, Man, Mtu, Krupp, Convair, General Dynamics, Grumman, Honeywell) ve binlerce farklı yabancı marka ülkemizde ve Nato çerçevesinde faaliyetlerine halen devam etmektedirler.

 

Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sonrası izlediği politikalar ve 1952 Yılındaki  NATO üyeliği çerçevesinde saldırgan politikalardan uzak, yayılmacı olmayan ve sadece kendini Sovyetler Birliğine karşı savunmak isteyen Türkiye, NATO Standartları (Stanag)  çerçevesinde kurmuş olduğu sanayi alt yapısını ve aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi kapalı sistem ekonomisi olmayan liberal temeller taşıyan, Diktatörlük gibi tarihsel geçmişe sahip olmayan, Kuzey Atlantik Paktında askeri konularda önemli konumu bulunan ve katkılar sunan Müslüman ülkeler arasında batıyla en yakın ilişkiler geliştiren neredeyse Halkı Müslüman tek ülke denilebilir. Bu düşüncelerle birleşmiş millet gibi uluslararası kuruluşlarda etkin konuma sahip, ekonomik ortaklıklar geliştiren ülke olarak göze çarpmaktadır.

 

Bugün ki faaliyetlerini yine Birleşmiş Milletlerin Kararı doğrultusunda;

 

Bütün devletler, BMA’nın 51. maddesi hükmünde tanındığı üzere bireysel veya kolektif olarak meşru savunma asıl hakkına sahiptirler. Ve yine aynı kararlar çerçevesinde devletlerin barışı koruyucu operasyonları yürütmek ve meşru savunma haklarını kullanmak üzere konvansiyonel silahları elde etme, üretme, ithalat, ihracat ve transferleri meşru çıkarlarına saygı ilkesi çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir.

 

Bu çerçevede her önemli ülke gibi Türkiye savunma hizmetlerinin en ön planda tutulması, varlığını devam ettirebilmesi, ülkenin birliğinin ve gücünün korunabilmesi açısından vazgeçilmez bir unsur olarak görülmektedir. En geniş tanımlamayla savunma, devletin içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı kendini koruması, güvenliğini sağlaması olarak kabul edilmektedir. Bu alanda yapılacak harcamalarda ülkenin jeopolitik, jeostratejik, coğrafik durumuna ve ülkenin sahip olduğu ekonomik ve sosyal yapıya, siyasi istikrarsızlık durumuna bağlı olarak değişmektedir.

 

Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle hem içeride hem de dışarıdan gelecek tehditleri her daim hazır olmasını gerektirdiği şüphe götürmez gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Zamana ve bölgeye göre değişmekte olan savunma harcamaları Türkiye gibi bir ülke için karşılaştığı terör faaliyetleri, bölgesel riskler ve bahsetmiş olduğumuz gibi tarihsel devletlerarası rekabetler Türkiye’nin sağlam temeller üzerine kurulu bir savunma sanayi kurulmasını şart olmuştur. 1974 yılında Amerika ile yaşanılan Kriz ve ardından gelen Ambargo Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durması için bir uyanış niteliği taşımaktadır. Tarihsel dönüm noktası denilebilir. Kıbrıs Barış Harekâtı ve yarattığı sonuçlar önemli bir gerçeği ortaya çıkarmış ve sonrasında ardı ardına yeni şirketler kurulmuştur.

 

Bu süreçte Türk ordusunun silah ihtiyacının mümkün olduğunca yerli kaynaklardan sağlamanın gereği açıkça anlaşılmıştır. Bu çerçevede Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini güçlendirme vakıfları kurulmuş ve bu vakıflar için gerekli fonlar oluşturulmuştur. 17 Haziran 1987 tarih ve 3388 sayılı kanunla birleştirilerek “Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı” adıyla yeniden teşkilatlandırılmış, Türk ulusal sanayisine çok önemli fabrika ve tesisler kazandırılmıştır.

 

Bu tesislerden özellikle;

 

ASPİLSAN, ASİLÇELİK, HEMA DİŞLİ SANAYİ, İşbir elektrik, Barış elektrik, Asmaş Yüksek Teknoloji, Eta Elektronik, Aksa Makine Sanayi, ASELSAN (Askerî Elektronik Sanayii Ticaret A.Ş.), ROKETSAN (Roket Sanayii ve Ticaret A.Ş.), TUSAŞ (Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.), HAVELSAN (Hava Elektronik Sanayii A.Ş.), ASFALT A.Ş., TOMTAŞ A.Ş. şirketler günümüze kadar faaliyetlerini her geçen gün artan teknoloji ve daha modern bir anlayışla sürdürmekte ve savunma sanayiimizin önemli halkalarını oluşturmaktadır.

 

21. yüzyılın başlarından itibaren Türkiye’de savunma sanayii hızla gelişmeye devam etmektedir. Türkiye bu alandaki geleceğin teknolojilerini yakından takip etmekte ve çalışmalarını bu doğrultuda yapmaktadır. Bu çerçevede dronlardan kuantum radarlara, cep denizaltılarından lazer silahlara kadar pek çok teknoloji ve ürün yer almakta, elektronik, bilgi, iletişim ve malzeme teknolojilerindeki gelişmeler, son yıllarda askerî alanda önemli atılımları beraberinde getirmektedir.

 

Uluslararası alanda gün yüzüne çıkmaya başlayan Türk Savunma teknolojileri Azerbaycan’ın Karabağ’ı geri alma sırasında İnsansız Hava Araçları (İHA) kullanılmış, Ukrayna’nın Rusya saldırısını durdurması için Rusya karşı kullandığı İhaların Türkiye’den gitmesi (Baykar) günümüzde savunma sanayisinin öne çıkan envanterlerinin başında gelmektedir.

 

Sadece devlet sermayesi ile kurulmuş şirketlerin dışında Kamu-Özel Sektör iş birliği, Üniversitelerin ilgili bölümleri- Kamu-Teknokent şeklinde bir sistem inşa edilmektedir. 

Savunma sanayi sektörü son yıllarda önemli üretim adımları atmış ve iş birliği yaptığı sektörlerle beraber güçlü bir yapılanma oluşturmaktadır. Savunma Sanayi konusunda Türkiye’nin küresel aktörlere karşı rekabet edebileceği bir boyuta ulaştığı söylenebilir. Son yıllara kadar birçok zorlukla karşılaşan Türk savunma sanayii, küresel oyuncular içerisinde ayrıcalıklı bir konuma ulaşmıştır. Türkiye’nin bağımsızlığının sigortası olan ve büyük ölçüde yerli üretime dayanan savunma sanayisi, teknoloji üretebilme ve birçok sektöre teknoloji transfer etme kapasitesiyle ülke ekonomisiyle bütünleşmiş haldedir.

 

Savunma sanayi, sadece ticari açıdan düşünülen bir sektör değil; aynı zamanda güvenilirliğin, stratejinin, gizliliğin, dışa daha az bağımlılığın ve teknolojik yeterliliğin göz önünde bulundurulduğu bir stratejik sanayi organizasyonu olmaktadır.

 

Aynı zamanda devletlerinde en büyük gider kalemleri arasında olmaktadır. Milletimizin milli servetinde önemli bir gider kalemi olan savunma harcamaları tabloda gösterildiği gibi yıllar itibariyle karşılaştığı risklere göre önemli bir gider olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

  



 

2002 yılı itibariyle 248 milyon $ seviyesinde olan savunma ve havacılık alanındaki ihracat, 2021 yılı itibariyle yaklaşık olarak 13 kat büyümüş ve 3,224 milyar $ seviyesine ulaşmıştır. Savunma ve havacılık sektörü, kilogram başı ihracat değerine en fazla sahip olan sektör olarak öne çıkmaktadır. 2022 yılı sonu itibariyle savunma sanayi sektörünün yıllık yapmış olduğu ihracat ilk kez 4 milyar doların üzerine çıkmıştır.

 

Sektörün ihracatında; Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Polonya, Filipinler, Hindistan, Pakistan, Azerbaycan, Ruanda, Burkina Faso gibi ülkelerin öne çıktığı görülmektedir. İhracat ürünleri içerisinde de İnsansız Hava Taşıtlarının, Mühimmatların ve Füze Sistemlerinin, Kara Araçlarının, çeşitli boyutlarda deniz platformlarının, Turbojet/Turbopropellerin, Hava Taşıtlarının Aksamlarının, Av Tüfeklerinin, Namlulu Silahların, Silah Kulelerinin ve Askeri Helikopterlerin 2024 yılına damgasını vurduğu görülmektedir.

 


 

Yukarıdaki Tablo 5 incelendiğinde 2020 yılına göre 2021 yılında Savunma Sanayi cirosunun 8.855.799.282 Dolar seviyesinden 10.159.297.769 Dolar’a yükseldiği, 77.566 olan istihdamın ise 75.660 seviyesine gerilediği görülmektedir. Ayrıca, Ar-Ge Harcamalarının 2020 yılına göre 1.240.798.564 Dolar’dan 1.639.545.306 Dolar’a yükseldiği, İthalatın ise 2.161.265.932 Dolar seviyesinden 2.062.204.996 Dolar seviyesine düştüğü görülmektedir.

 

 


2002 yılı itibariyle yaklaşık olarak 5,5 milyar $ bütçe ile savunma projeleri yürütülmekte iken 2021 yılı itibariyle yaklaşık olarak 11 kat bir artış olmuş ve 64,8 milyar $'lık bir proje hacmine ulaşıldığı görülmektedir. İhale sürecinin devam ettiği projeler de dikkate alınırsa, bu miktarın 75 milyar $'ı aşacağı öngörülebilir.

 


 

Resmi Rakamlar yıl itibariyle değişmekte olup tablo dışında belirtilen yıllara göre savunma sanayi başkanlığı tarafından belirtilen; 2023 yılı savunma ve havacılık sanayi ihracatı 5.545,622 Milyar Dolar, geçtiğimiz yıla göre tam %29 artışla 2024 yılı ihracatı 7.154,000 Milyar Dolar, Ocak 2024 verilerine göre 2025 Ocak ayı %16 artış kaydederek 383,148 Milyon Dolar olarak rekor tazeledi. Savunma ve Havacılık Sanayii ihracatında dönemsel bazda son iki yılda (Ocak 2023-2025) 281 milyon dolardan 383 milyon dolara yüzde 36’lık bir büyüme gerçekleştirmiştir.

 

 

Sonuç :

 

Türkiye’nin savunma sanayiinde kat ettiği yol, tarihsel olarak siyasi kırılmalar ve dış baskılarla şekillenmiştir. Özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında uygulanan ABD ambargosu, savunma alanında yapısal bir dönüşümün başlangıcı olmuş, dışa bağımlılığın ulusal güvenlik açısından ne denli riskli olduğu açık biçimde ortaya çıkmıştır.

 

Cumhuriyet döneminden günümüze uzanan süreçte kurumsal altyapılar, kamu-özel sektör iş birlikleri ve stratejik yatırımlar sayesinde Türkiye, savunma sanayiinde büyük ölçüde kendi kendine yetebilen, teknoloji üretebilen ve ihraç edebilen bir ülke konumuna gelmiştir. İHA/SİHA sistemleri başta olmak üzere, birçok alanda sağlanan yerlileşme ve millîleşme oranı, Türkiye’nin sadece askeri değil, diplomatik ve ekonomik kapasitesini de güçlendirmiştir.

 

Sonuç olarak, savunma sanayi Türkiye için yalnızca bir güvenlik politikası aracı değil; aynı zamanda stratejik özerklik, ekonomik kalkınma ve uluslararası itibarın temel bileşenidir. Bugün ulaşılan seviye, geçmişin derslerinden alınan ilhamla, geleceğe dönük bir vizyonun ürünüdür.

 

Türkiye’nin savunma sanayii özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasında uygulanan ABD ambargosu, bu alandaki yapısal dönüşümün tetikleyici unsuru olmuştur. Bu dönem, dışa bağımlılığın stratejik güvenlik açısından yarattığı kırılganlıkları görünür kılmış ve millî savunma kapasitesinin inşası kaçınılmaz bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır.

 

Cumhuriyet döneminin başından itibaren temelleri atılan savunma sanayii yapılanması, 1980’li yıllarda kurulan vakıflar ve kamu-özel sektör iş birlikleri ile kurumsallaşmış, 21. yüzyılda ise yüksek teknolojiye dayalı, ihracat odaklı, çok katmanlı bir ekosisteme dönüşmüştür. Bugün ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, HAVELSAN gibi savunma sanayii şirketleri yalnızca Türkiye’nin askeri ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamakta; aynı zamanda ülkenin teknoloji üretme kapasitesini artırmakta, ihracat gelirlerine katkı sağlamakta ve küresel rekabet gücünü pekiştirmektedir.

 

Türk savunma sanayii artık yalnızca bir güvenlik meselesi değil; aynı zamanda stratejik özerklik, ulusal prestij ve ekonomik sürdürülebilirlik meselesi olarak ele alınmaktadır. İHA ve SİHA teknolojileri başta olmak üzere, kara, deniz ve hava platformlarında sağlanan yerli ve millî üretim oranlarındaki artış, Türkiye’yi sadece bölgesel bir güç değil, aynı zamanda küresel düzlemde söz sahibi olabilecek bir aktör konumuna taşımıştır.

 

Bu bağlamda, savunma sanayiine yapılan yatırımlar, sadece bir güvenlik refleksi değil; aynı zamanda dış politika esnekliğini artıran, teknoloji transferi sağlayan, istihdam yaratan ve uluslararası ilişkilerde pazarlık gücünü yükselten çok boyutlu bir kalkınma stratejisi olarak değerlendirilmelidir. Küresel güç dengelerinin sürekli değiştiği bir dünyada, savunma sanayiinde elde edilen bu ivme, Türkiye'nin stratejik bağımsızlığının teminatı niteliğindedir.

Küçük adımlarla başlatılan bu yerli üretim hamlesi, bugün itibarıyla güçlü, sürdürülebilir ve küresel ölçekte etkili bir savunma sanayii ekosistemine evrilmiş; Türkiye’yi, kendi güvenliğini sağlayabilen, teknoloji ihraç edebilen ve uluslararası düzeyde oyun kurucu olabilen bir konuma ulaştırmıştır. Bu yönüyle savunma sanayii, sadece geçmişin mirası değil; aynı zamanda geleceğin stratejik vizyonudur.

 

Kaynakça;

1.              ABD’nin Türkiye’ye Yönelik Ambargo Kararına İlişkin Haşhaş Sorunu Yerine 1974 Kıbrıs Krizini Ön Plana Çıkarma Girişimi- Macide BAŞLAMIŞLI

2.              Mithat IŞIK- ABD’nin Türkiye’ye Uyguladığı Ambargolar

3.              BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ULUSLARARASI SİLAH TİCARETİ ANTLAŞMASI Dr. Said Vakkas GÖZLÜGÖL

4.              Atatürk Döneminde Türk Savunma Sanayii- Atatürk Ansiklopedisi

5.              TÜRK SAVUNMA SANAYİSİNDEKİ GELİŞMELERİN EKONOMİYE ETKİLERİ (2000-2023) Dr. Öğr. Üyesi Mahmut KÜÇÜKOĞLU

6.              SSB Başkanı Görgün, NATO Genel Sekreteri ile görüştü- Son Haberler- Milliyet

7.              Türkiye neden bu kadar çok gemi üretiyor? (Türk Deniz Kuvvetleri, 2025) - YouTube

8.              Türkiye hangi ülkelere askeri gemi satıyor?

9.              http://v.aa.com.tr/3554963

10.           https://milliyet.com.tr/gundem/kuresel-silah-ihracatinda-turkiye-11inci-siraya-yukseldi-dunyaya-turk-silahi-7326999

11.           https://www.iha.com.tr/ankara-haberleri/savunma-ve-havacilik-sanayi-ihracati-2024-ocaka-gore-yuzde-16-artti-185929536

12.           https://www.donanimhaber.com/savunma-ve-havacilik-sanayisinden-2024-te-ihracat-rekoru--186096

 

 

 

Toplam Okunma Sayısı : 391