
DEM / PKK NE YAPMAK İSTEDİ?
AMAN DİKKAT
Türkiye yakın zamanda art arda iki seçim yaşadı. Merkezi idareyi belirleyen Genel Seçimlerin ardından Mahalli İdareler Seçimi de sonuçlanmış oldu. 50 yıl sonra ilk defa CHP’nin 1. Parti olarak çıktığı ve Yeniden Refah Partisi’nin yeni muhalefet partisi olarak önümüze geldiği bu seçimin sonucuna aslında en çok da CHP yönetimi şaşırdı. Zira böyle bir fark ve sonucu onlar da beklemiyordu.
Ancak seçimlerin hemen sonrasında gündemi belirleyen ise Van Belediye Başkanlığı seçimleri üzerinden yaşanan gelişmeler oldu DEM Parti bir yandan CHP ile kent uzlaşıları adı altında gayri resmi ittifaklar gerçekleştirirken diğer yandan güçlü olduğu ve kazanacağına kesin gözüyle baktığı yerlerde tartışmalı isimleri aday gösterdi. Hatta kimi çevrelerce gösterilen adayların kayyım atamasına sebep olabilecek kişilerden seçildiği iddia edildi.
Anayasadaki ‘terör olaylarına katılma, tahrik ve teşvik etme suçu işleyenler affa uğramış olsalar bile bir daha seçilemezler’ hükmü ile de çelişen bir yasaya aykırı bir durum oluştu. DEM tarafından Türk askerine ‘PKK sizi tükürüğünde boğar’ şeklinde hadsiz bir açıklamada bulunan ve ceza alan Van adayı hakkında YSK'na ‘hatalı bir memnu hakların iadesi kararı’ yönünde müracaat edildi, YSK memnu hakları iade edildi diye müracaatı kabul ederken, Adli Sicil, kararın hatalı oldugunu farkedip, başkan adaylığına itiraz etti, yanlış karar kaldırılınca da, Başkan adayının adaylık şartlarını taşımadığı gerekçesiyle Başkanlığı düşürüldü.
Anayasa’daki açık hükmü bir yana bıraksak bile burada temel hukuki bir takım hatalar yapıldı. Seçilen adayın mahkumiyetine bağlı yasaklanmış haklarının geri verilmesi için aranan yasal süre şartı sağlanmamış olması sebebiyle, Mahkemenin ilk kararı Adli Sicil Kanunu m.13/A’ya aykırı.
Cumhuriyet Savcısının, yasaklanmış hakların geri verilmesi talebi hakkında olumsuz mütalaa vermiş olmasına rağmen, CMK m.260’a göre, mütalaasına aykırı verilen bu karara karşı kanun yoluna başvuru imkanı da sağlanmamış. Çünkü karar Başsavcılığa tebliğ edilmemiş.
Zaten karar; daha bihakkın infazı tamamlanmamış ve üzerinden üç yıl geçmemiş mahkumiyet kararı yönünden açıkça yasaya aykırı.
Yerel seçimlerden 2 gün önce, aynı Mahkeme bu hatalı kararından dönmüş gözüküyor. Zira ilk kararını ve kesinleşmesini kaldırdı. Bu arada, aday seçime girdi ve kazandı. Ancak İl Seçim Kurulu’nun mazbatayı malum şahsa vermek yerine 2. Parti olan Ak Parti adayına vermesi ile ortalık karıştı. Üstelik sadece Van’da değil, özellikle Güney Doğu Anadolu’da bir çok ilde aynı anda ayaklanma girişimi yaşandı. Tam da 6-7 Ekim davasının karar mahkemesine bir kaç gün kala.
Burada şu soruları sormak gerekiyor:
Birincisi; evet, seçimi kazanan adayın seçime girebilmek için yeterliliği yoktu. O halde Mahkeme ilk kararı neden bu şekilde verdi?
İkincisi; bu sorun, adaylık sürecinde neden tespit edilemedi, iş neden buralara geldi ya da getirildi? İtiraz eden bu bilgilere nasıl ulaştı? Yada son gün beklenildi?
Üçüncüsü; seçmenin iradesini hiçe sayıp, ikinci sırada olan adaya mazbatayı verme kararının meşru ve hukuki olduğuna seçmen nasıl inandırılacaktı?
Dördüncü ve son soru; tüm bu yasaya arkırılıklar ve 2019 yılında Adana Kozan’da yaşanan benzer olaya rağmen YSK neden beklenenin dışında bir karar vererek bu beklenilmeyen sorunu yine hukuk yoluyla çözmeyi tercih etti?
Elbette bu sorulara, bu olaylar yeni dönemde sertleşmeye mi, yumuşamaya mı işaret ediyor, bu kararda sınır ötesi harekat planları ve ekonomik şartlar etkili oldu mu, bütün bu olaylar devlet ve devlet düşmanları tarafından karşılıklı bir deneme miydi, bu olaydan sonra ayrılıkçı terör yanlıları benzer yöntemlerle hak (!) arayışına girmeyi umut verici görürler mi, devlet içerisinde hala bu tip provakatif olaylara çanak tutan kriptolar mı var gibi sorular da eklenebilir.
DEM yetkililerinin yasal durumu bilmiyor olması mümkün değil, kuvvetle muhtemel biliyorlardı. Ama bu şekilde hareket etmeyi uygun buldular. Zaten bazı yazarların da "sanki adaylar kayyum atansın diye seçilmiş" tespiti de bu duruma dikkat çekiyor.
Görünen o ki; Devlet, Irak ve Suriye'de büyük bir operasyon hazırlığı içine girince, uluslararası terör merkezleri de Türkiye içine oynama hamlesi başlattı. Zeydan'ın Van Belediye Başkanı adaylığı da planın parçası…
Daha önce çözüm sürecinde şehir şehir, sokak sokak silahlı ve planlı ayaklanma girişiminde bulunarak ‘kurtarılmış bölgeler’ ihdas etmeye çalışan PKK/KCK ve siyasi uzantıları terör sempatizanlığı ve hatta suçları ile öne çıkmış kişilerin seçilmişliği üzerinden benzer bir harekete kalkıştı. Zira Türkiye’nin Irak’ta Suriye’dekine benzer şekilde 30 km derinliğinde bir hattı güvenli bölge haline getirmesi vekalet savaşlarının maşası PKK/YPG türevi silahlı terör örgütlerinin kıskaca alınma ve bitirilmesi anlamı taşıyor. Kendileri açısından bu tehlikeyi görenler KCK üzerinden açıklama yaparak ‘serhildan’ ilan edip halkı sokağa çağırdı. Başta CHP olmak üzere diğer sol ve marjinal partiler de bu çağrıya destek verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak’ı ziyaret programı, operasyonla ilgili sert açıklamaları ve son olarak bugün Irak’ın PKK’yı yasaklı terör örgütü ilan etmesi bu konuda Türkiye’nin ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor.
Bütün bu gelişmeler doğrultusunda Devlet aklı hamleyi gördü ve rest çekmek yerine sıkıntıyı yine hukuk içerisinde çözerek karşı hamle yaptı. Şimdi planlanan harekatları uygulamak üzere kaldığı yerden devam edecek.
Unutulmaması gereken ise, Türkiye’de bir Kürt sorununun olmadığı, uluslararası bir terör sorunun olduğu, uluslararası terör merkezlerinin planlarının hayata geçmesi için Türkiye üzerinde içerde ve dışarda oyunlar oynamaya devam edeceği gerçeği. Tüm bu gerçekler ışığında hareket ederken insan hakları, temel haklar, demokratik haklar merkezli düzenlemeler yapılmasına ve hukuk devletini tastamam gerçekleştirme gayretlerine de devam edilmesi gerekiyor.
Toplam Okunma Sayısı : 1152