
BİLİMSEL DÜŞÜNCE SİYONİST BASKI ALTINDA
BİLİMSEL DÜŞÜNCE SİYONİST BASKI ALTINDA
Bugün birçok akademisyen, İsrail devlet politikalarına yönelik en ufak eleştirisinden dahi “antisemitizm” suçlamasıyla susturulmaya çalışılmaktadır. “Siyonist baskı”, Filistin halkının maruz kaldığı zulmü gündeme getiren veya İsrail’i eleştiren bilim insanlarını hedef alan siyasi ve finansal lobi faaliyetlerini içeriyor elbette. Özellikle üniversite yönetimleri, büyük bağışçıların veya bazı “think-tank” kuruluşlarının etkisiyle, bu akademisyenleri kendi kurumlarından dışlama yoluna gidiyor.
Güncel Örnekler
ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde, Filistin’e destek veren veya bu yönde akademik çalışmalar yürüten 300’den fazla öğrenci ve araştırmacının vizeleri iptal edildi. Bir çok üniversitede İsrail’in zulmüne karşı vicdani bir tutum sergileyen öğrencilere gösterilen Kabul edilemez tutum, akademik camiada ciddi bir endişeye yol açtı. Özelikle yüksek lisans ve doktora seviyesindeki bu öğrencilerin, vize iptaliyle birlikte akademik kariyerlerinin ansızın sona erdirilmesi; bilimin evrensel niteliğine vurulmuş ağır bir darbe olarak nitelendirilmektedir.
Türkiye’den doktora araştırmaları için ABD’ye giden Rümeysa Öztürk’ün, Filistin’e destek içerikli makalesi nedeniyle maskeli ajanlar tarafından sokak ortasında gözaltına alınması, “özgürlükler ülkesi” nin nasıl bir yanılgı olduğunu da ortaya koydu. Her ne kadar yargı, sınır dışı kararını şimdilik askıya alsa da; ABD makamlarının herhangi bir somut suçlama ileri sürmeksizin başvurduğu bu gözaltı, bilimsel düşüncenin “ulusal güvenlik” veya “terör” suçlamalarıyla kriminalize edilmesinin çarpıcı bir örneği olarak kayda geçti.
Ve son olarak; Harvard Üniversitesi, bünyesindeki Orta Doğu Çalışmaları Merkezi'nin Müdürü Prof. Dr. Cemal Kafadar ve yardımcısı Rosie Bsheer'i 'antisemitizm' suçlamasıyla görevden aldı
Geçen yıl, Ekim ayında Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği tarafından Bursa Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Uluslararası Türk Dünyası Bilim Ödülleri çerçevesinde Halil İnalcık Tarih Araştırmaları Ödülü verilen Kafadar, alanında dünyaca tanınan, araştırmalarıyla çığır açmış bir bilim insanı. Bu kapasitede bir bilim insanına, Harvard gibi nam salmış bir üniversitede yapılan bu muamele, akademik özgürlüğün bağışçı ve siyasi baskılarla ne kadar kırılgan bir hâle gelebileceğinin en son ve en çarpıcı örneği.
Üniversite Kulüplerine Disiplin Cezaları: Columbia, UCLA ve MIT gibi önde gelen kurumlarda, Filistin’e destek veren öğrenci kulüpleri hedef alınmış, protestolar güç kullanılarak dağıtılmıştır.
“Antisemitizm” Suçlaması: New York Üniversitesi’nde Filistin üzerine konuşma yapan bir akademisyen, konferans sonrasında “antisemitizm” iddiasıyla soruşturmaya çekilmiştir. Farklı ülke ve kurumlardaki pek çok benzer olayda da görülmüştür ki Filistin’le dayanışmayı dile getiren her akademisyen, “Yahudi düşmanlığı” etiketiyle susturulmaya çalışılmaktadır.
Almanya’da Afiş ve Etkinlik Yasakları: Birçok Alman üniversitesinin Filistin yanlısı afişleri ve etkinlikleri toptan yasaklaması, akademik ifade özgürlüğünün açık bir ihlali olarak değerlendirilmektedir.
İsrail’in Filistinlilere Uyguladığı Baskı ve “Soykırım”
Filistin meselesi, on yıllardır süregelen işgal, zorla yerleşim politikaları ve ağır insan hakları ihlalleriyle küresel vicdanı yaralamaktadır. Küresel eşkiyalık boyutuna ulaşan siyonist soykırımı sadece bazı devletler ifade etmiyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) ve diğer birçok sivil toplum kuruluşu, İsrail’in Filistinlilere karşı sistematik ayrımcılık ve zulüm politikaları uyguladığını raporluyor. Son dönemde barışı da ihlal ederek başlatılan yoğun bombardımanlar, sivil yerleşim alanlarının hedef alınması ve Gazze Şeridi’ndeki insani krizi derinleştiren ablukayla birlikte, yaşananların “soykırım” olduğunu açıkça gösteriyor. Aptalların bile ama, acaba demedikleri bir gerçekliği ortaya koyuyor.
Uluslararası kurumlar ve Batılı hükümetlerin büyük çoğunluğunun bu soykırıma karşı sessiz kalması ise, Filistin’de yaşanan trajedinin görünmez olmasını engelleyemiyor artık.
Bilime Baskının Kökleri
1. Galileo Galilei ve Engizisyon: 1600’lü yıllarda, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü savunan Galileo, Kilise tarafından yargılanmış ve görüşlerini inkâr etmeye zorlanmıştır. Bu vaka, otoritenin dayattığı dogmaya karşı duran bilimsel düşüncenin nasıl tehdit olarak algılandığının klasik bir örneğidir. Halbuki bizim atalarımız daha 1300 lü yıllarda Bursa Ulu Camii’nin minberine hem de en güncel haliyle güneş sistemini 3 boyutlu olarak işlemişti.
2. Lisenko Vakası – Sovyetler Birliği: Stalin döneminde, genetik bilime ters düşen görüşleriyle desteklenen Trofim Lisenko, politika belirleme süreçlerinde etkili olmuş; ona karşı çıkan bilim insanları sürgün ve idam gibi ağır cezalara çarptırılmıştı. Bilimsel gerçeklik, siyasi ajandaya kurban edilmiş ve Sovyet tarımı büyük bir çöküşle sonuçlanan deneylere maruz kalmıştı.
3. Nazi Almanyası ve Yahudi Akademisyenler: Bugün bilimsel düşünceyi baskı ve kontrol altına almaya çalışan Yahudilere aynı muamele yakın geçmişte yapılmıştı. Nazi ideolojisiyle uyuşmayan veya Yahudi kökenli bilim insanları, üniversitelerden sistematik biçimde uzaklaştırılmıştı. Albert Einstein gibi birçok önde gelen akademisyen, ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Bu, ırk temelli bir ideolojinin bilimsel özgürlüğe nasıl darbe vurabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak tarihe geçti.
4. McCarthy Dönemi ABD: 1950’lerde, “kızıl korku”nun zirveye çıktığı McCarthycilik döneminde, komünist olduğu ya da “komünist sempatizanı” olduğu iddia edilen sayısız akademisyen ve sanatçı cadı avına maruz kalmış, ifade özgürlüğü ağır şekilde kısıtlanmıştı.
Akademik Özgürlük ve “Siyonist Baskı”
Bugün birçok akademisyen, İsrail devlet politikalarına yönelik en ufak eleştirinin dahi “antisemitizm” suçlamasıyla susturulmaya çalışıldığına dikkat çekmektedir. “Siyonist baskı” ifadesi, Filistin halkının maruz kaldığı zulmü gündeme getiren veya İsrail’i eleştiren bilim insanlarını hedef alan siyasi ve finansal lobi faaliyetlerini de içeriyor elbette. Özellikle üniversite yönetimleri, büyük bağışçıların veya bazı “think-tank” kuruluşlarının etkisiyle, bu akademisyenleri kendi kurumlarından dışlama yoluna gidiyor.
Bilimsel Etik ve Dayanışma
Bilim, esasen çeşitlilik ve özgür tartışma ortamıyla gelişir. Eleştirel düşüncenin ortadan kalktığı, tek tip politik doğruların dayatıldığı bir akademi, uzun vadede hem bilimselliğini hem de toplumsal önemini kaybeder. Bu yüzden:
· Uluslararası İmza Kampanyaları: Farklı disiplinlerden binlerce akademisyenin katıldığı imza kampanyaları, kamuoyunun dikkatini Filistin’de işlenen insan hakları ihlallerine çekmeyi hedeflemelidir.
· Hukuki Destek Fonları: Keyfi gözaltılar veya vize iptalleri gibi durumlarda mağdur olan öğrenci ve akademisyenlere hukuki destek sunacak bağımsız kurumlar, baskının hafifletilmesi açısından hayati önemdedir.
· Akademik Boykot Tartışmaları: Dünyanın çeşitli üniversitelerinde başlatılan, İsrail kurumlarına akademik boykot uygulama çağrıları, konuyu uluslararası gündeme taşımaktadır.
· Alternatif Yayın Platformları: Ana akım medya ve yayınevlerinde sansürlenen araştırmalar ve görüşler için alternatif, bağımsız platformlar oluşturulmalıdır.
Sonuç
Bilimsel düşüncenin susturulması, sadece akademik dünyayı değil, insanlığın zihinsel ufkunu ve ilerleme potansiyelini de sekteye uğratır. Tarih boyunca gördüğümüz baskı örnekleri, bugün Filistin meselesiyle yeniden gün yüzüne çıkmıştır. Prof. Dr. Cemal Kafadar, Rümeysa Öztürk ve 300’den fazla öğrencinin maruz kaldığı baskılar, dünya çapında bir “güçlü lobi” etkisinin nasıl işleyebildiğini göstermektedir.
En temel insan hakları ihlallerinin dahi Batılı hükümetlerce görmezden gelinmesi, Filistin topraklarında yaşanan sivil ölümler ve ablukayla somutlaşan bir trajedinin “soykırım” a dönüşmesi Batı’nın genetic kodlarını kaybetmediğini de ortaya koyuyor. Bilim, ancak hakikate ve özgürlüğe sahip çıktığı ölçüde bilimseldir. Bu nedenle, Filistin halkının uğradığı zulmü dile getiren akademisyen ve öğrencilerin sesine kulak vermek, onların maruz kaldığı “Siyonist baskı”yı ifşa etmek, sadece akademinin değil, bütün insanlığın ortak sorumluluğudur.
Toplam Okunma Sayısı : 612