
EGEMENLİĞİ OLMAYANIN BAYRAMI OLUR MU?
EGEMENLİĞİ OLMAYANIN BAYRAMI OLUR MU?
Her gün; yüzü gözü parçalanmış, bedeninin her zerresi kan revan içinde, körpe bedenleri canice hırpalanmış çocukların fotoğraf ve videolarını görmekten yüreğimizin parçalandığı ve gözlerimizi kaçırmayı tek çare gördüğümüz şu günlerde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bir esenlik gibi geldi.
Gazze’de, Kaşgar’da, Arakan’da, Kırım’da, Filistin’den, Doğu Türkistan’a Sudan’dan Kerkük’e zulmün kol gezdiği, çocukların belki de dünyaya gelişlerini sorguladığı bu yok olası zamanda, hiç değilse ülkemizde ve Türk Dünyası başta olmak üzere büyük bir coğrafyada mutlu, umutlu, özgüvenli, ayakları yere sağlam basan ama kanatları kocaman çocukları görmek ve neşelerine şehadet etmek ne güzel. Bu buruk sevinç elbette hepimizi muhasebeye sürüklüyor. Umursamadığımız, dudak büktüğümüz ve hatta siyasi düşmanlıklarımız sebebiyle küçümsediğimiz kavramları yeniden anlamlandırmak ve gerçek anlamlarıyla yaşatmak gayreti gündemimizde olmalı.
Büyük bir Osmanlı coğrafyasının bakiyesi ve hatta özü, Anadolu Türkleri’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurtuluş ve kuruluşunun simgelerinden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda ‘egemenlik’ ve ‘çocuk’ kavramlarının bir arada bulunması bu gün aslında ne kadar da anlamlı. Zira kan ağlayan coğrafyalar gösteriyor ki, egemen olmayan bir milletin, ne çocuklarının geleceği olur ne de bayramı.
Milletlerin hayatında 10 yılların ve hatta belki 100 yılların çok bir ehemmiyeti yoktur tarihte. Bir çok bu uzunluktaki zaman dilimi belki telaffuz bile edilmez. Ama insanlık dışı beyinlerin üretip, vahşilerin kullandığı bin türlü işkence altındaki çocuğun bir saniyesi bile geçmek bilmez. Ölümü yeğlemenin öne çıktığı bu anlar, aslında aynı zamanda mensubu olduğu milletin ya ölümünün ya da dirilip ayağa kalkmasının da tetikleyicisidir.
Belki de bu vesile ile başta Filistin olmak üzere savaş coğrafyasının çocukları üzerine ciddi akademik araştırmalar yapma zamanıdır. Doğu Türkistan’da ‘Melekler Kampı’ adı altında tutsak edilen Uygur çocuklar üzerinde uzun uzun düşünüp, bol bol çözüm üretme zamanıdır.
Ama bugün milletimizin nerede ise 50 yıl devam eden ölüm kalım savaşlarının sonrasında, umutlarının yeniden yeşerdiği, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın gözlerindeki ışıltıya eş bayramların yaşandığı ve ‘egemenlik’ tacıyla taçlanan bu günü yeniden düşünmek, idrak etmek ve sıradan bir bayram alışmışlığından çıkarmak zamanı.
Egemen olmak yahut egemenin eşit, mutlu ve onurlu paydaşı olmak duygusu milletleri, toplulukları geleceğe taşır. Kendi geleceklerini ihya ve inşa etmenin, tarihi dönemeçlerini bayram havasında anmanın, dillerini, kültürlerini ve inançlarını bir baskı aracı olarak değil, bir medeniyet ve barış vesilesi olarak yaygınlaştırmanın ilk ve sorgusuz şartı egemenliğin kayıtsız ve şartsız siz de olmasıdır. İnsani ve toplumsal konuların konuşulduğu ve yaratıcın varlığının, mutlaklığının yanında cuzi kalan bu kavramların, akılsızca, şuursuzca mutlak olana atıfta bulunularak değersizleştirilmesi konusunun üzerinde durmaya zaten gerek yok.
Bu vesile ile memleketim K.Maraş’ın Ekinözü ilçesi Altınyaprak Köyü’nde PKKlı teröristlerce kutlama yapılmayacak diye tehdit edildikleri halde, ölüm tehditlerine rağmen hazırlıklarını yaptıkları sırada 1996 yılının 22 Nisan’ı 23 Nisan’a bağlayan gece kurşuna dizilerek şehit edilen Aydın Yılmaz, Nurettin Aslan ve Hacı Ömer Serin öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Mekanları Cennet olsun…
Doğuşundan tercih yapma rüştüne kavuşuncaya kadar ki zaman dilimini yaşayan ve her nerede olursa olsun masumiyeti temsil eden tüm çocukların bayramları kutlu olsun. Kuşu ölen çocuğa başsağlığına giden Hz. Peygamber’e selam olsun. Bir milletin yeniden hayata tutunuşunun mücadelesini verdikten sonra çocukların milletin geleceğine egemen olduğu bir bayramı bize bırakan, stratejik deha Gazi Paşa’ya ve binlerce kahramana minnet ve şükranla…
Toplam Okunma Sayısı : 779